diğerleri gibi bu da geldi geçti; artık 2011 de kocaman bir anı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı. peki yıllar sonra geri dönüp baktığımızda fonda hangi müzikler çalıyor olacak derseniz,
iftiharla sunarım:
aralık ayı girdi, sene sonu hesap kitap işleri başladı. 2011 in en iyi albümü, en iyi parçası, en iyi videosu vs. metronomy nin baharda çıkardığı the english riviera nerdeyse tüm en iyi albüm listelerinde kendine yer edinmiş, joseph mount u kutluyoruz. "grubun olgunlaştığı albüm" diye bi yafta vardır, metronomy nin üçüncü albümüde o ayarda. favori parçam the look. başrol için martı iyi seçim. çünkü tüm albüm böyle martı, dalga sesleri arasında akıp gidiyor.
oslo toplu konut cephelerinde bir melodinin hayat bulması. parçanın müzikal yapısını nota nota cephelerde izleyebiliyoruz. çünkü eseriniz birilerine bişeler anlatsın isterseniz, mimaride ve müzikte işin başı ritm.
biliyorum, ismiyle ilgili espri yapmaya hazırsınız, yapmayın;ayıp. gaultier den gelme adı. avustralyalı. evet, bi avustralyalımız eksikti. kendi bölgesini feth etmiş, amerikada seveni az değil, avrupada da gideri var-küreselleşen dünyamızın gözünü seveyim-
pazartesi sabahının ilacı; yüksek sesli blues. vintage trouble henüz çok yeni bi grup, ama çabuk popüler oldular. blues hands me down, en iyi parçaları. video yerine canlı performansını koydum. adamdaki enerjiyi göründe kendinize gelin istedim. zaten videoda bi numara yok. solist ty taylor, şimdiye dek farklı işlerle piyasada tutunmaya uğraşmış, kılıkltan kılığa girmiş. bu girişiminin sonu bakalım nice olur?
oynak bi'şeler çalalım, haftasonu havasına girelim. ff ın ikinci albümü pala dan dördüncü single blue casette haftaya çıkacak, bu ara radyolarda çok dönüyo, o kadar düşkünü değilim. onun yerine bi önceki single hurting i konuşalım. albümdeki favori şarkım. ff, zamanında paris le kalbimizi çaldı, sonraki hiçbir çalışmalarında maalesef o hissiyatı yakalayamadılar. yani bu parça kötü mü?hayır. oynatır mı?evet. ama bir paris mi? tabiki değil.
the libertines den sonra, bugün the strokes tan başka ne çalabilirim ki? ikisini birbirinden ayırmadım hiç, biri neyse benim için diğeri de odur. the libertines dağıldı, reunion safhalarında. the strokes çok uzun bir aradan sonra bu sene yeni albümü yayınladı. bu kadar uzun bir aranın üstüne gelen albümden benim beklentim yüksek değildi, biraz pasınız açılsın, noktasındaydım. efsane albüm beklentim beşinciye, onun çalışmalarına da başlamışlar, çok bekleme olmayacak umarım. taken for a fool, angles dan ikinci single. julian kimdir, strokes style nedir, müzisyen dünya gençliği niye bu müziğin peşinde? hepsini ve daha fazlasını uygulamalı gösteren güzide bir eser