30 Kasım 2011 Çarşamba

the libertines:what became of the likely lads________arch



        the libertines; canlarım, yavru kuşlarım. bi birikimi, kaynağı olmayan gençlerin kendi çabalarıyla, gençlik hevesleriyle ortaya çıkardıkları ham müzik, benim için çok kıymetli. belki de beni en çok heycanlandıran müzik türü. the beatles bu yüzden kıymetli, punk bu yüzden kıymetli. 21. yüzyılın başında bu gençlik ateşini yeniden canlandıran iki gruptan biri, the libertines. dağılmadan önce  çıkardıkları son single, what became of the likely lads idi. grubun hikayesini bilenler bu parçayı hep gözü yaşlı dinler. -hüzünlendim- canciğer iki dostun birbirine tahammül edemez hale gelişinin hikayesi.

29 Kasım 2011 Salı

seventeen evergreen:polarity song




        seventeen evergreen çok uzun bi aradan sonra yeni albümünü şubatta piyasaya çıkaracak. albüme hazırlık 4  parçalık bi ep yayınladılar. ilk single polarity song. parça ortalama. ama video; aman yarabbi! muhteşem! tüketim toplumu eleştirisi böyle yapılır, arkadaş. konsept: ikinci el eşya mağazasında alışveriş yaparken eşyalar tarafından yutulan düşük gelirli insanlar.

28 Kasım 2011 Pazartesi

tuneyards:bizness



       haftanın ilk günü, fazla söze gerek yok. tuneyards dan günün hissiyatını dillendiren bir parça. video tipik bir pazartesi gününü anlatıyor. biz de okulda aynen böyleydik, büyüyünce de ayne böyle mi olduk bilemem ama pazartesiler hakikaten böyle geçiyor. 
       tuneyards enteresan bi'bayan. müziğindeki jazz, r&b, afro-beat tınılar (özellikle bu parçada) nina simone seviyorum kokusu yayıyor. normalde bana hitap eden bir tür değil, ama dedim ya perfect monday song.  
        " i'm addicted yeah, 
         from a distance yeah, 
         i'm a victim yeah, 
        what's the business yeah, 
        don't take my life away"

25 Kasım 2011 Cuma

bombay bicycle club:lights out words gone





         geçen hafta üstü kapalı bu parçadan bahsetmiştim. "a different kind of fix" albümünün muhteşem ikizlerinin bir yarısı. kesinlikle hipnotik bi havası var, sizi alıp bambaşka yerlere götürüyo. sanki böyle ılık bi meltemin üstünde güneşli sahillerde geziyomuş gibi, yaz gibi (ama ben yazı özledim, burası çok soğuk) bu etki durduk yerden gelmiyo tabi, üstünde çalışılmış,uğraşılmış. herşeyden önce parça bildiğimiz verse-chorus düzeninde değil. zaten iki nakaratı var ve düzenlemede ch-ch diye başlıyo o yüzden şarkı kesinlikle doyuruyo. hani kimi parça bittiğinde siz daha bitirmemiş olursunuz, burda o yok. tekrar ediyorum bu parçayı dinleyen doyar. vokaller inanılmaz, bbc videolarında sürekli gördüğünüz minnoş bayan lucy rose, grubun ana üyelerinden değil, back vocal sorumlusu. jack steadmen la yakaladıkları enerji muazzam, bu parça onsuz düşünülemezdi.

24 Kasım 2011 Perşembe

howler:back of your neck


        günün musikisinden önce bloga dair bi kaç laf edeyim, sıkıntımı anlatayım. rockrockorock; ana akımdan uzak, birbirinden çok farklı müzik türlerini içinde barındıran, kabaca indie diye adlandırdığımız geniş ailede yapılan en taze işleri bir araya toplamak gayesiyle doğdu. ama müzikle olduğu kadar video estetiğiyle de haşır neşiriz. sıkıntı tam da bu noktada. parçaların piyasaya çıkışları o kadar yeni ki henüz ortada videoları yok. acaba videolar çekilene dek beklesem mi diye düşünüyorum ama yayınlanmış iyi parçaları da bekletmeden bi an önce paylaşmak istiyorum. o zaman napıcaz?? 
        sanırım mümkün olduğunca videolar yapıldıktan sonra parçaları paylaşmaya gayret edicem. ama; çok keyif aldığım parçalar olursa da videoyu bekleyemem, arkadaş. (blog, mlog zor işlermiş)
       


        howler, amerika dan yeni çok yeni bi grup. amerikan malıyla pek işim olmaz ama güzele güzel demeyi bilmek lazım. şimdiye dek yayınladıkları bir ep leri var, beş şarkılık; this one is different. ama içinde öyle farklı bişe yoktu, ben çok tutmadım. hemen the vaccines e benzetilmiş, ama bi durun ya sorarım the vaccines ne zaman büyüdü de özenilecek grup oldu. her amerikan indie band solisti gibi burada da "new" julian casablancas olma hayali var. ama olmuyo tabi, julian casablancaslar öyle kolay yetişmiyo.

23 Kasım 2011 Çarşamba

snow patrol:open your eyes___________________arch

  


         çarşamba günü architecture video günü olacak dedim, oldu. snow patrol ün bu videosu aslında onların değil. 1976 tarihli c'etait un rendezvous fiminden bir parça. aslında yarısından çoğu zira film kısa film, 8 dakika. konu kabaca şöyle: sabahın erken saatleri, direksiyondaki beyfendi randevusuna yetişmek için paris sokaklarında hızla yol alıyor.
        çekim tek seferde yapılmış, kamerayı mercedesin önüne bağlamışlar sonra bas gaza şöför bas gaza! claude lelouch un hızlı araba düşkünlüğünü malumunuzun (un homme et une femme) film boyunca pek çok trafik kuralı ihlali görüyorsunuz.  ama bu kasap şöförlüğüyle bize çok heyacanlı bir paris turu yaşattığı kesin. kameranın o açısıyla yakaladığı perspektifler inanılmaz. özellikle opera binası ve sonrasında trinite kilisesi. sokaklarda hızla ilerlerken ufuktaki binaların adım adım büyümesi, "allahım sana geliyorum" hissi, çok keyifli.
        sonuç olarak, snow patrol e bu aklı kim verdiyse aferin.

        + arch de triomphe, champs elysees ve diğerleri için  filmin tamamı orjinal sesi ile;

22 Kasım 2011 Salı

foster the people:call it what you want





        bir yaz vardı, geldi geçti, adı yaz 2011 idi. işte o yaz en çok dinlediğim isim, foster the people. helena beat, houdini ama en çok pumped up kicks. grubun son single ı onlar kadar güzel olan "call it what you want". şarkı güzel, modern disco glamour.

21 Kasım 2011 Pazartesi

band of skulls:the devil takes care of his own



        şen ola pazartesi, şen ola. pazartesi zor, çok zor. o sebepten müziğe, keskin müziğe ihtiyaç var. alın size band of skulls. sert kahve niyetine. grup jack white, alison mosshart birlikteliği tadında. albüm ölmez de sağ kalırsak şubatta. 
        video hoş. şarkı ile görüntüler arasındaki senkron bozukluğu şarkıya ayrı bi hava getirmiş. kung fu amca şahane. karşısındaki panda yavrusuna "bak,kuş geliyo" deyip çaktığı sahne, şimdiden dile dolanmış. 
        pazartesi ye ilaç olsun diye bu da bonusu, geçmiş zaman

18 Kasım 2011 Cuma

bombay bicycle club:shuffle


   


        son birkaç ay içinde en çok dinlediğim albüm; bbc, "a different kind of fix". benim gözümde bu grubun başarı grafiği hep yükselerek ilerliyor. jack steadman, bildiğin müzsyen, iyi yazar, iyi çalar, iyi söyler. benim müziğin yarını için güvendiğim brit alex turner kişisidir ama kendisi bir iki yıldır josh homme un fazlasıyla etkisine girdiği için son dönemde doyurucu işler yapamamaktadır. aklıma geldikçe sinirleniyorum.  neyse konu dağılmasın işte bu jack benim için yeni alex olabilir. adamların müziğe dair kaygıları var. elektroniğin her türün içine sızdığı bi dönemde çıkardıkları bi önceki albümleri akustikti. ilk duyduğumuzda şaşırdık tabi akustik ne be! diye. ama durup dinleyince anlıyosun. konsept albüm kaygıları var, en güzel bi şey. bizim için herşeyin başı konsept. bu albümleri de öyle. ikinci şarkı beşinci şarkı diye dinlemiyosunuz, albüm bir bütün olarak masada.  
         shuffle a gelirsek; on numero. tertemiz, akıp giden bi oyun havası. albümde bunun ikizi de var, çift yumurta. onu da haftaya çalayım. şarkı kendini dinlettikçe dinletiyo, bi yerden sonra "it gets ethereal, feet ain't on the floor" oluyosun, yalan değil.
         video basit ama şarkıyı, gençliğin enerjisini iyi yansıtmış. bu şarkı için bi video çekmişler, onu beğenmemişler. yerine böyle berlin deki amsterdam daki günlerinden ortaya karışık bunu yapmışlar. 
         + ilk haftayı bitirdik; haydi gidin, yiyin, için, gezin, pazartesi burada olun.
         + son demem şudur; bombay bicycle club dinleyin, çok dinleyin. 

17 Kasım 2011 Perşembe

oh land:white nights




       elektrik-elektronik pop mühendisi bi bayan arkadaşımız. kendisi danimarkalı, böyle danimarkanca antin kuntin bi ismi var, bu sepebten kendine sahne adı almış, tatlıses misali. şimdiye dek yaptığı müzik ortalama, sanki bu şarkı önceki işlerinden daha iyi. hani kışlık oynak şarkılarla yazlık oynak şarkılar arasında ciddi fark vardır ya, ha buda işte mevsime uygun, kışın giyilebilir yani. 
       video bildiğin fashion show; içinde bu senenin tüm trendleri var. floralinden animalına printler, fringeler, saçta örgü  vs. bi şu gridli sonsuz autocad uzayında çekilmiş sahneler olmamış. şarkının dokusuyla çok alakasız kalmış, sırıtmış. 
       + bi süredir katy perry nin konserlerinde açılışı yapıyomuş; akıllı kız,  eşeği sağlam kazığa bağlamış

16 Kasım 2011 Çarşamba

kings of convenience:me in you _______________ arch




      k.o.c. ın son videosu me in you. durum enteresan; şarkı iki yıl önceki albümden, video yeni. şarkı benim için mühim değil, videoyu konuşalım. şimdi bu beyler norveç in hardanger köyünden. hava diyolar, bizim burada pek iyi olmaz, böyle güzel havaları yakalamışken bi videosunu çekelim dedik diyolar. panoramahardanger diye bi ekip var. onlar geliyo, oğlanları evin çatısına çıkarıyo, ordanda böyle çekiyolar. 
      sonuç, muazzam. kent dokusu insanı içine çekiyo. içinden nehir geçen bi yerleşim, belediyenin yaptırımları kuvvetli ki binalar arasında dil birliğini yakalamışlar. gözü yormayan, down to earth bi atmosfer, bu köye gidip şöyle bi ay kalsan, ooh mis, iyi detox olur. 
      bu vesile ile çarşamba günü haftanın architecture video günü olsun dedim. bakalım nasıl oluyomuş? architecture,music,video hepsi kol kola. 
      + bölge ilginizi çektiyse, panoramahandanger in sitesinde yörede hazırlanmış videolar var. muhteşem bi doğa. hani ortaokul coğrafyada vardı, norveç kıyılarındaki fiyordlar falan, hakikaten öyle. 
       ++ bide bu hardenger diye google a bahsedince, hardanger nakışı diye anlatmaya başlıyor. böyle iğne oyası, beyaz iş gibi bişe. demek bu çeyiz işleri norveç te de popüler. ilahi norveç! alemsin.

15 Kasım 2011 Salı

lana del rey:video games







       ne gürültü kopardı bu bayan. herkesin ağzında lana del rey, ağzıymış, burnuymuş, estetikmiş, değilmiş, sex kitten imiş...boşver.mühim olan musiki. inanılmaz bi yorumcu. şarkıyı ilk kez radyoda dinledim, tüylerim diken diken. çok cool, ulvi bi bayan imajı geldi gözümün önüne. kendisini görünce, bi hayal kırıklığı oldu tabi, ama dedim ya boşver.
       ikinci hayal kırıklığıysa video ile geldi. bayanın fiziksel görünüşünü göz ardı edebilirim ama videoyu asla. böyle kuvvetli bi şarkıya böyle vasat bi video. nein! olmamış, esefle kınıyorum.
       tavsiyem, önce sadece dinleyin, klibi izlemeyin. şarkı, videosu yüzünden etkisini kaybetsin istemem.

14 Kasım 2011 Pazartesi

the black keys:lonely boy



  the black keys in son albümü el camino dan ilk single, lonely boy. şarkının tadı anlatılmaz, yaşanır. böyle bluesrock yapabilen beyaz adamlara şapka çıkarıyorum, yani nası oluyo da oluyo;  pes vallahi pes.
  hele video; aawww! anlatamam izlemen lazım. başlangıçta hikaye anlatan bi video olarak planlanmış lakin yönetmen, tuggle abimin dansını görünce "bırakın senaryoyu seni çekicem, sadece seni" demiş. bu rutinde tuggle ın esin kaynakları john travolta, carlton banks azıcıkta micheal jackson. sonuç: muazzam tüm haftasonu böyle dans edip durdum,ayarsız enerji
  albüm aralıkta, gözümüz yollarda biz de bi'nevi "i got a love that keeps me waitin" olduk